i shut on my own self
i lost you in paris
i'm searching for you in a wrong place
each clock that i break
makes me all the more uneasy on the inside
i have no happiness left
i've spent whatever you left
inge bruckhart
i can't look at your pictures
a wrong cloud is multiplying
towards my mistaken inside at evenings
in my mouth, the taste of a dead battery
this is not that fear that i live anymore
getting tangled in phone rings
look, i am neither in leipzig
nor are you in istanbul
we are neither drinking tea in cafe depart
nor wine in tiryaki kopek
i will die without seeing you
without seeing again
inge bruckhart
i haven't been alive for many years anyway
were we always mistaken, i wonder
i don't feel like believing it
is that wrong train the one we've taken?
the one in which we dwindled and got forgotten
you know, the one ending in leipzig station
are we living mistaken again
coughing our darkness into our palms
you, put into the desolation of a woman
blue-eyed, more than half
smiling from september to september
me, knotted to invisible rails
a man echoing in stations
pawned for less than his worth
should we go die or what
accepting the biggest mistake
isn't it that a secret moisture pervaded your hands
that or your hair is autumn all the way
the princess of mistakes, inge bruckhart
it is snowing again on marne
linden trees, all white at night
whenever mistaken, realizing being pointless
one gets ashamed of being alive
fears of solitude in our dreams
our outside, most insolent mistakes
our inside is totally another type of shame
(original poem: Attila İlhan, translation: Köksal Karakuş)
------------------
Here is the original poem in Turkish:
yanılmış bir kapıyım simsiyah
kendi üstüme kapanıyorum
seni paris'te kaybettim
yanlış bir yerde arıyorum
bozduğum her saat
içimi büsbütün daraltıyor
hiçbir mutluluğum kalmadı
ne bıraktıysan harcadım
inge bruckhart
resimlerine bakamıyorum
yanlış bir bulut çoğalıyor
akşamları yanılmış içlerime
ağzımda bozuk bir pil tadı
o korku değil artık bu yaşadığım
telefon zillerine dolaşarak
bak ne ben leipzig'deyim
ne de sen istanbul'da
ne depart kahvesi'nde çay içiyoruz
ne tiryaki köpek'te şarap
seni görmeden öleceğim
bir daha görmeden
inge bruckhart
zaten kaç yıldır yaşamıyorum
hep yanıldık mı kimbilir
inanmak geliyor içimden
o yanlış tren bindiğimiz midir?
azala azala unutulduğumuz
hani leipzig garı'nda biten
yine yanlış mı yaşıyoruz
karanlığımızı avuçlarımıza öksürerek
sen bir kadın ıssızlığına koşulmul
yarıdan fazla mavi gözlü
eylülden eylüle gülümseyen
ben görünmez raylara düğümlü
garlarda yankılanan bir erkek
değerinden eksiğine bozulmuş
ölüversek mi ne
en büyük yanlışlığı benimseyerek
gizli bir nem sinmemiş mi ellerine
ya saçların fena halde sonbahar
yanlışlar prensesi inge bruckhart
yine merne üzerine kar yağıyor
geceleyin bembeyaz ıhlamur ağaçları
yanıldıkça lüzumsuzluğunu anlayıp
insan yaşadığından utanıyor
uykularımızda yanlızlık korkuları
dışımız en küstah yanlışlıklar
içimiz en başka türlü ayıp